| | Ukrayna Devrİmcİ Hareketİ MahnovcŞcna (mahnovİst Hareket) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
FiraT_58 Admin
Mesaj Sayısı : 372 Yaş : 31 Nerden : İZMİR Kayıt tarihi : 06/12/08
Başarı Puanı: (100/47)
| Konu: Ukrayna Devrİmcİ Hareketİ MahnovcŞcna (mahnovİst Hareket) Çarş. Mart 04, 2009 12:00 pm | |
| MAHNOVİST HAREKETİN ÇOK KISA BİR ÖZETİ
1921 yılı gibi henüz Rus Devriminin somut etkilerinin yeterince olgunlaşma- dığı erken bir dönemde, Rusya’nın güneyinde başka bir devrimci dönem nere- deyse sonlandırılmak üzereydi. Nedeni, Rus Devriminin anavatanından bağımsız gelişen ve son derece özgürlükçü sonuçlara yol açmaya başlayan Mahnovşçina’nın (Mahnovist Hareket) yarattığı etkiden duyulan rahatsızlıktı. Bu rahatsızlık öyle büyük boyutlara ulaşmıştı ki Bolşevik iktidar, devrim boyunca beyaz güçlere karşı üç kez açık ittifak kurmak zorunda kaldığı Mahnovist hareketi ezmek için beyaz tehlike bertaraf edilir edilmez, kızıl ordu aracılığıyla taarruza geçti. Aslında 1920 yılı Bolşevik saldırıların başlangıcı değil sonucuydu. 1918’den itibaren Bolşevik- ler, Ukrayna’daki özgürlükçü deneyimi kendi otoriteleri altına almak için en az üç kez saldırıya geçmiş fakat her defasında yaklaşan Denikin ve Wrangel’e ait beyaz ordu tehlikesi karşısında geri adım atarak anlaşma yolunu seçmişti. Tarihler 1920 Kasım’ını gösterdiğinde ise artık beyaz ordu tehlikesi ortadan kalkmış ve ortada sadece Bolşevik iktidarın tek gerçek alternatifi Mahnovist hareket kalmıştı. Bolşe- vikler Kırım’daki bir konferansa Mahnovist ordunun önde gelen üyelerini çağırarak tümünü orada vurdular(1). Bu tarihten itibaren yaklaşık 9 ay boyunca sürecek ve Romanya sınırında noktalanacak olan Kızıl Ordu ve Mahnovist orduların savaşı başlamış oldu. Yaklaşık 3 yıl boyunca Rus devriminin “bütün iktidar sovyetlere” sloganını tüm düşman güçlere rağmen canı pahasına savunan Mahnovist hareket, savaş dönemi boyunca kendi etki alanı içerisindeki büyük bir coğrafyada özerk komün- lere dayalı özgürlükçü bir toplumu inşaa etme anlayışını da hayata geçirmeyi başarmıştı. Voline, Mahnovist hareketin Rus devrimindeki azımsanamayacak et- kisini şöyle özetlemekteydi: “Mahnovşçina her türlü gericiliğe karşı olağanüstü bir mücadele yürüterek devrimi birçok kez felaketin eşiğinden kurtarmış, müstesna bir güçle yayılmış ve devrimin kaderinde muazzam ve inanılmaz zorlukta bir rol oynamıştır.”(2).
Savaş dönemi boyunca Mahnovist isyan ordusu, sayıları onbini bulan silahlı milis kuvvetleriyle etkili bir mücadelenin sürdürücüsü oldu. Mahnovist isyan ordu- sunun başarısı sadece savaş alanıyla sınırlı da değildi. 400 bin kilometre karelik bir alanda savaşan Mahnovistler, tarihte eşine az rastlanır özgürlükçü bir toplumsal dönüşümü de sağlamayı başarmışlardı. Kontrolü altındaki topraklarda derhal ve zaman geçirmeksizin özerk işçi-köylü komitelerinin kurulmasına ön ayak oldular. Her türden devletçi anlayışı reddederek üretim ve dağıtım ilişkilerini özgürlükçü bir modelle hayata geçirmeye çalıştılar. Bir taraftan savaşan isyan ordusu diğer bir taraftan da tüm köylerde yerel inisiyatifleri geliştirme amaçlı eğitim çalışmaları örgütlüyordu. Dünya böyle bir deneyimin benzerini ancak bundan yaklaşık 15 yıl sonra ve son kez İspanya topraklarında görecekti. Mahnovistlerin anarşist hareketin tarihine yaptıkları bu derin katkı sadece dönemin Moskova merkezli devrimci güçleri tarafından değil anarşistler tarafın- dan da yeterince anlaşılamadı. Öyle ki, Mahno’nun ölümünden sonraki gün ya- yınlanan günlük bir Fransız gazetesi dahi, Mahnovistlerin etkisini anarşistlerden çok daha net kavramıştı: “Şurası kesindir ki, Rus devriminin kaderini belirleyen Denikin’in beyaz ordusuna karşı verilen savaşın başarısı, Troçki’nin düzenli or- dusundan çok, kara bayrak altında mücadele eden isyancı Ukrayna köylülerinin eseridir. Rus devrimini yenilginin eşiğinden kurtaranlar aynı zamanda özgürlük düşüncesinin son gerçek temsilcisi olan Mahnovistlerdir ve Moskova bu gerçeği bugün tamamen unutmak istese de, tarafsız olan tarih Mahnovistlerin bu tarihsel eylemini her daim hatırlayacaktır.”(3)
Mahnovist hareketin önde gelen ve hayatta kalan 77 militanının Romanya sınırındaki son direnişi, Paris’e kadar Çeka tetikçilerinin takibiyle sürdü. Paris’e gelen Mahno ve birkaç yoldaşı derin bir hayal kırıklığı ve savaşın vücutlarında bı- raktığı sayısız izle, o günlerde anarşist davaya daha uzun yıllar hizmet edecek bi broşürü ( Platform MEtni) kaleme alacaklarını henüz bilmiyorlardı.[/size]
PLATFORM METNİNİN DOĞMASINA YOL AÇAN TARİHSEL
Bu kısa özet, platform metninin hangi tarihsel koşulların bir sonucu ortaya çıktığını anlamak bakımından önemli fakat yeterli değildir. Bir dergi yazısında Mahnovist hareketin tüm detaylarıyla incelenebilmesinin olanağı yoktur ancak Kaos yayınlarından çıkmış olan “Ukrayna Anarşist Hareketi: Mahnovşçina” adlı kitap, bu konuda Türkçe’de basılmış en kapsamlı çalışma olup, bir çok konuda doyurucu içeriğiyle başvuru kaynağı olarak değerlendirilebilir. Platform metni aslında basılmasının ardından yarattığı tartışmanın yazılı dökümanlarına kıyasla son derece sade bir dille kaleme alınmış kısa bir broşür niteliğindedir. Mahnovist hareketin hayatta kalan bir avuç üyesi tarafından 1926 yılında Paris’te basıldığın- da en azından anarşistler arasında uzun tartışmaların ve ciddi birliktelikler veya kopuşların referans noktası olmuştur. Dönemin önemli anarşistlerinden biri olan Malatesta ile metnin yazarlarından Mahno arasındaki mektuplara dayalı tartışma ise platformun yarattığı etkinin sadece küçük bir özeti niteliğindedir. Mahno’nun sağlık sorunları ve Malatesta’nın hapishane koşulları nedeniyle de hiçbir zaman sonuçlandırılamamış bir tartışma olarak tarihteki yerini almıştır. Fakat bu tartışma bugün hala anarşistler arasında bilinçli veya bilinçsizce ortaya çıkan iki temel eği- limin izlerini taşımaktadır. Bu iki eğilimin detaylı değerlendirilmesine geçmeden önce, platform metninin Mahno ve arkadaşları tarafından hangi deneyimlerin so- nucunda ortaya çıktığını biraz daha açmak gerektiği kanısındayız. Mahnovist hareketin gelişimi, Rus devriminin olağanüstü ağır şartları içeri- sinde özgün ve özerk bir eğilimin ifadesiydi. Ukrayna işçi ve köylülerinin en temel özgürlükçü içgüdülerine hitap ediyor oluşu onu hızla büyük bir hareket noktasına taşıdı. Bu yüzden hareketin proleter kökeni, onun başından itibaren halk kitleleri tarafından desteklenerek geliştirilmesine son derece müsaitti. Mahnovist hareke- tin bu özgürlükçü karakteri, onun devrimci dönemin başından bu yana anarşist ilkelerin kararlı savunucusu olmasının da özel nedeniydi. Mahnovistler yazılı bildiri ve metinlerinde üç temel ilkeden sıkça bahsediyorlardı; işçilerin tam inisiyatif hakkı, işçilerin toplumsal ve ekonomik alanda özyönetim hakkı ve toplumun ye- niden kurulmasında devletsizlik ilkesi. Bu kısa ve anlaşılır üç temel ilkeye, yenilgi gününe kadar sıkı sıkıya bağlı kalan hareket, bu uğurda üç yıl boyunca 200 ile 300 bin arasında taraftarını ve eylemcisini kaybetti. Yaşanan acı yenilgeye rağmen, hareketin hayatta kalan bir avuç militanı ta- rafından nedenleriyle birlikte tartışılması ise hiç şaşırtıcı değildi. Hareket gücünü net bir biçimde halkın özgürlükçü mücadele anlayışından alıyor olsa da, kuramsal anlamda ciddi bir birikime ve tüm Rusya çapında etkin bir propaganda aracına sa- hip değildi. Tüm Rusya’ya yayılmış, hem kuramsal hem de fiili anlamda mücade- lede yer alan birçok anarşist tarafından Mahnovist hareket yeterince anlaşılamadı. Mahno anarşistlerle iletişime geçmeye çalıştığında karşısına dağınık, belli bir prog- ramdan yoksun ve Bolşevik propagandanın olumsuz etkisine maruz kalmış bir çok anarşist çıktı. Öyle ki, dönemin sözü geçen ünlü iki anarşisti olan Emma Goldman ve Alexander Bergman dahi, Mahnovist hareketin önemini kavramaktan çok Le- nin’in başını çektiği devrimci söylemin etkisi altındaydılar.(4). Mahno tüm girişim- lerine rağmen; yaşamları boyunca kitlelerin devrimci eylemi üzerine bu kadar çok konuşan ve böyle bir hareketin doğmasını dört gözle bekleyen onlarca anarşistin, Mahnovist mücadeleye hemen katılacaklarını, tüm enerji ve birikimlerini harekete katacaklarını zannetmekle yanıldığını çok geçmeden anladı. Anarşizmin kuramsal öğretisini kavramış birçok Rus anarşisti, kendi yalıtılmış çevrelerinden ayrılma- mayı ve ideallerine karşı kayıtsız kalma pahasına Bolşeviklerle ters düşmemeyi tercih etti. Bu tercih, anarşistlerin sonu gelmez ideolojik tartışmalarının bir ürünü gibiydi. Ukrayna emekçilerinin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu ve mücadeleye düşün- sel, kuramsal ve eğitsel katkıları paha biçilmez ölçüde büyük olması gereken bu anarşistlerin, ummadıkları bir coğrafyada, Rusya’nın en güneyinde patlak veren Mahnovist harekete karşı duyarsızlıklarının temelinde örgütsüzlükleri yatıyor- du. Mahno platform metninin temel içeriğini işte bu örgütsüzlük hastalığından hareketle dolduracaktı. Çünkü onlarca yıl Rus anarşistleri arasında gördüğü bu
hastalığın, artık onların düşünme sürecini tahrip ettiğini ve devrim anında kendi- lerine duyulan ihtiyaca rağmen eylemsizliği tercih etmiş olmalarını acı bir şekilde öğrenmişti. Anarşist ideallerin gelişebilmesi adına beklediği desteği, hem ulusal hem de uluslararası ölçekte göremeyen Mahnovistlerin, kendi öz güçleriyle hare- ket etmek dışında başka bir seçenek kalmamıştı. Bu durum zamanla, Mahnovist hareketi, anarşist ideallerin yayılmaya çalışılması çabasından çok askeri mücade- leye ağırlık vermek zorunda bıraktı. 3 yıl boyunca, kimi zaman 3 kimi zamansa 4 düzenli orduyla (Denikin ve Wrangel’in beyaz orduları, Brest-Litovsk anlaşması sonrası Avusturya-Alman ordusu ve Bolşevik Kızıl Ordu) savaşmak zorunda kalan Mahnovistler için yenilgi maalesef kaçınılmazdı. Platform metni’nin ilerde inceleyeceğimiz bazı temel argümanları daha henüz savaş döneminde fiili biçimde işliyordu. Mahnovist isyan ordusu üç temel ilkeye göre örgütlenmişti; Gönüllü katılım, seçim ve özdisiplin. Gönüllü katılım ilkesi, isyan ordusunun sadece orduya kendi rızasıyla katılmış militanlardan oluşmasına izin veriyordu. Seçim ilkesi, ordudaki tüm birimlerde görev alacakların sadece o birimdeki militanların seçimiyle ve hatalı davranması halinde azliyle görevlendi- rilmesi anlamına geliyordu. Özdisiplin ise tüm disiplin kurallarının isyancı komis- yonlar tarafından önerilip, ardından genel toplantılarda görüşüleceği, onaylan- ması halinde ise her isyancının kendi bireysel sorumluluğu çerçevesinde titizlikle uygulanacağı üzerine kuruluydu. Bu isyan ordusu ilkeleri, Mahno ve yoldaşlarının platform metninde anarşist organizasyon için önerecekleri başat ilkelerin de ipuç- larını vermekteydi. Mahnovist hareketin bu özgün şartları, kendi bağrında gelişen özgürlükçü devrim perspektifinin bir sonucuydu. Hareketin üyelerinin, yenilginin -Rus devrimindeki- üzerinden 5 yıl geçtikten sonra Paris’te kaleme aldıkları “Öz- gürlükçü Komünistlerin Örgütsel Platformu” metni, bu yüzden genel anarşist ha- reket içerisinde, hem savunucuları hem de karşıtları tarafından ,olması gerektiği gibi, ciddiye alındı ve tartışıldı | |
| | | FiraT_58 Admin
Mesaj Sayısı : 372 Yaş : 31 Nerden : İZMİR Kayıt tarihi : 06/12/08
Başarı Puanı: (100/47)
| Konu: Geri: Ukrayna Devrİmcİ Hareketİ MahnovcŞcna (mahnovİst Hareket) Çarş. Mart 04, 2009 12:00 pm | |
| PLATFORM METNİ’NİN ANLAMI VE DEVRİMCİ NİTELİKLERİNİN ÖNEMİ
Platform metni, yayınlanır yayınlanmaz anarşistler arasında kendi açtığı cep- hede bir taraf olarak algılanmaya başlandı. Taraf olması, Rus devriminde yaşanmış bir dizi deneyimin gerçek sonuçlarının sorgulanmasından ve anarşistlerin ciddi bir biçimde eleştiriliyor olmasından kaynaklanmaktaydı. Metinde geçen, anarşistlerin genel vaziyetlerine ilişkin eleştiriler ve beraberinde ortaya koyduğu önermeler; birçok anarşist açısından alışık olmadıkları bir zorlanmayı ifade ediyordu. Daha önce, anarşistleri kendi konumları ve örgütsüzlükleriyle yüzyüze getiren bir baş- ka metin uluslararası ölçekte ortaya çıkmış olmadığı için aynı zamanda tedirgin ediciydi. Platform metni anarşist hareketteki yaygın genel örgütsüzlüğü acımasızca eleştirirken, kendine göre bir başka örgütlenme modelini de öneri düzeyinde dile getirmekteydi. Bu öneri daha sonraları platformizm diye adlandırılacak olan ilke- leri içermekteydi. Bu ilkelerin sadece “ilke” olmasından dolayı bile bazı anarşist- ler tarafından derhal otoriter eğilimleri beslemekle suçlandı. Aynı anarşistler bu eleştiriyi daha da ileri götürerek metnin, anarşizmi bolşevikleştirdiği iddiasını da ortaya attılar. Fakat bunun gibi eleştiriler metnin yarattığı tartışmanın neredeyse en az ciddiye alınan tarafını temsil etmekteydiler. Asıl tartışma, metnin örgütlü bir hareketin detaylarının tartışıldığı kısmından doğmaktaydı. Platform metni anarşist harekete içkin olan temel iki eğilimi açığa çıkartması bakımından da tarihsel bir belgedir. Bu iki eğilim en kaba ifadesiyle platformist anarşizm ve sentezci anarşizmdir. Sentezci anarşizm özetle; asgari referans nok- talarını yeterli görerek, bir çok anarşist eğilimi aynı çatı altında biraraya getirmeyi hedefler. Sentezci anarşizm, anarşist olmak veya bireyci olmamak gibi çok temel bazı verileri kabul edip yeterli görür. Platformist eğilim ise, bu asgari müşterek- leri devrimci bir örgütlenme için yeterli görmeyerek, örgütlenme tartışmasını bir üst aşamaya kadar sürdürür. Platformizme göre örgütlenme, ideolojik, teorik ve pratik bir kolektif iradeyi gerektirmektedir. Kolektif irade ise o iradeyi oluşturan bireylerin ayrı ayrı toplam iradelerinden daha fazlasını ihtiva edecektir. Bu iki eğilim günümüz anarşist varoluşları açısından da özel bir anlam taşı- maktadır. Platformist geleneğin yeterince bilinmediği ve dolayısıyla anlaşılmadığı gerçeği göz önüne alınacak olursa, günümüz anarşizminin daha çok sentezci geleneğin bir parçası olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Oysa tarihte hem Ukrayna hem de -biraz farklı bir tartışmayı da içerse- İspanya (anarko-sendikalizm bağlamında) örnekleri, anarşizmin neredeyse yegane devrimci dönemlerini temsil etmektedir. Bu iki dönemin ortak özelliği; anarşizmin bir halk hareketi olarak ge- lişmesinde ve günümüz bir çok anarşisti için öncelikli referans noktası olmasında yatmaktadır. Fakat özellikle 1950’ler sonrası gelişen anarşizm, bu iki deneyimi ideolojik tartışmalarda kendisine referans kabul etse de, bu deneyimlerin anarşist teori ve pratiğe yaptığı katkıyı neredeyse hiç dikkate almamış gibidir. Buna rağ- men platformist eğilimin yarattığı devrimci dinamik tekrar irdelenmeyi ve gelişti- rilmeyi fazlasıyla hak etmektedir.
Bugün anarşizmin geldiği nokta göz önüne alındığında, onun neden toplum- sal bir gerçeklikten çok marjinal bir kimliğe dönüştüğünü sorgulamak tabii bir gereksinimdir. 1936 İspanya’sından sonra anarşizm, tarihin karanlık sayfalarında birer anı olarak kalmaya mahkum edilmiştir. Anarşist düşüncenin bu bağlamda öncelikli eksikliği; tarihsel deneyimlerden kendine özgü sonuçları çıkarmadaki basiretsizliğidir. İkinci önemli ve platform metninin temel eleştirel argümanı olan, 1920’lerin Rusya’sında dahi kendini hissettirmiş, “örgütsüzlük” hastalığıdır. Metin bu hastalığı şu şekilde özetlemektedir: ‘...özgürlükçü düşüncenin su götürmez olumlu karakteri ve gücüne rağmen, toplumsal devrimle yüzyüze gelen anar- şistlerin samimiyetlerine rağmen, liberter komünizm adına verilen kahramanca mücadelelere ve sayısız kurbana rağmen, anarşist hareketin hala güçsüz olması düşündürücüdür. Liberter düşüncenin tartışmasız olumlu özü ile anarşist hareke- tin içine düştüğü bu zavallı durum arasındaki çelişki kuşkusuz bir çok nedenden kaynaklanmaktadır. Ancak, en önemli ve belirleyici etken, anarşist hareket içinde örgütsel ilke ve pratiklerin olmayışıdır.’ (5).
Metnin ikinci bölümünde ise (örgütsel bölüm), asıl tartışmanın nedeni kabul edilen ve anarşistler arasında bugün dahi tartışılan bir önerme yer almaktadır: ‘Anarşizm ne güzel bir ütopya ne de soyut bir felsefi düşüncedir. Anarşizm emekçi kitlelerin toplumsal hareketidir. O nedenle anarşizm, sınıf mücadelesi gerçekliği- nin ve stratejisinin gerektirdiği biçimde, güçlerini tek bir örgütte toplayarak ara- lıksız bir propaganda yürütmek zorudadır.’(6) İşte bu önerme, birçok anarşistin hızla platform metni yazarlarına karşı cephe oluşturmasına neden oldu. Dönemin önde gelen anarşist komünistlerinden olan Malatesta dahi metnin bu önermesi- ne şüpheyle yaklaşmaktaydı. Şüpheciliğinin kendince haklı nedenleri mevcuttu. Mahno ve yoldaşlarının yaşadığı derin hayal kırıklığı, yenilginin asıl nedeninin Bol- şevik Parti’nin katı örgütlenme modelini kendilerinin yaratamadığı duygusu onları anarşist saflarda otoriter eğilimleri besleyecek bir örgütlenme modelini önermeye kadar götürdüğünü düşünüyordu. Fakat Malatesta’nın tepkisi belki de diğer anar- şistlerin tepkileri yanında en makul olanıydı. Malatesta’nın eleştirisinden güç alan bazı anarşistler Mahno’ya karşı kişisel düşmanlık besleyecek kadar ileri gittiler. Malatesta ise, metnin örgütsel bölümünde geçen ifadelerin yeterince açık olmadı- ğından ve otoriter bir takım alışkanlıkları besleme ihtimalinden duyduğu kaygıdan hareket ediyordu. Fakat Mahno ve yoldaşlarının çabasına bir çok yerde de katıl- madan edemiyordu. Bu durumu Mahno’ya gönderdiği mektuplardan birinde şöyle ifade etmekteydi: “...Bu yüzden Rus yoldaşların girişmiş oldukları inisiyatife eleş- tirilerime rağmen ancak sempatiyle yaklaşabilir ve şu kanaatimi dile getirebiliri;: bugüne kadar anarşistler tarafından kurulmuş herhangi bir örgütten daha genel, daha birleşik, daha kalıcı olan ve anlayışsızlığın, kayıtsızlığın, hatta çoğunluğun düşmanlığının ortasında mücadele eden bir örgüt, hiç kuşkusuz, düşüncelerimize destek kazandırmanın güçlü bir aracı, önemli bir güç ve başarı unsuru olacak- tır.”(7). Fakat Mahno ve Malatesta arasındaki bu mektuplaşmalar sonuçlandırılama- yacaktı. Platform metninin uluslararası anarşist hareket üzerindeki etkileri bugün geçerli olan düşüncelerin hala önünde gitmektedir. Kitapçık daha iyisini yaratmak için dünyayı değiştirme arzu ve çabasında olan anarşistler için bu görevi yerine getirmede gereksinim duydukları araçlardan bazılarının nerede olduğuna işaret etmeyi sürdürüyor.
metnin yazarları, anarşist bir örgütün inşasına yönelik tartışmaların gelişti- rilebilmesi adına 5 Şubat 1927’de uluslararası bir konferans çağrısı yaptıklarında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden bu çağrıya yanıt veren bir çok anarşist grubun da olduğu ortaya çıktı. Bu grup ve temsilcilerinin katılımıyla 20 Nisan 1927’de ya- pılan konferansta aşağıdaki ilkelerin benimsenmesinin önerildiği bir taslak metin hazırlandı: 1 Sınıf mücadelesinin anarşist düşüncenin en önemli görünümü ola- rak kabul edilmesi, 2. Anarşist-komünizmin hareketin temeli olarak kabul edilmesi, 3. Sendikalizmin önemli bir mücadele alanı olarak kabul edilmesi, 4. İdeolojik-taktik birlik ve kolektif sorumluluk temelinde bir Anarşist- ler Genel Birliğine gereksinim duyulduğunun kabul edilmesi, 5. Toplumsal devrim perspektifinde yol alabilmek için yapıcı bir prog- rama gereksinim duyulduğunun kabul edilmesi.
Merkezi sistem; her bireyin eleştirel duyarlılığının, inisiyatif ve bağımsız- lığının azaltılmasına, insanların merkeze körü körüne itaat etmesine dayanır. Bu sistemin kaçınılmaz sonucu toplumsal yaşamın ve örgütlü mücadelenin köleleş- mesi ve mekanikleşmesi olacaktır. Platformist eğilim, her zaman, merkeziyetçiliğe karşı, bireyin ve örgütlenmenin bağımsızlığını ve inisiyatifini ortak mücadeleye katkı bakımından uyumlu hale getiren federalizm ilkesini savunmuştur. Her bi- reyin bağımsızlığı ve gönüllü katılım esasına dayalı örgütlülüğünün savunulması fikri ile toplumsal mücadeleye katkı sunma sorumluluğunu birbirine uyumlu kılan federalizm, tüm bireylerin örgütlü bir güçle yeteneklerini cisimleştirmelerine ola- nak verir. Fakat platform metni bu konuda da anarşistlere ait bir tehlikenin altını çizmektedir: “...federalizm çok sık olarak, herşeyden önce bireyin kendi “ego”su- nu örgütsel göreve ilişkin yükümlülüklerden bağışık olarak ifade etme hakkı ola- rak yorumlanmıştır. Bu yanlış yorum, geçmişte hareketimizi örgütsüzleştirmiştir. Bu yalnış anlaşılmayla kararlı ve uzlaşmaz bir şekilde mücadele edilmelidir[/size].”
SONUÇ YERİNE...
Platform metninde geçen bu ilkeler özgün bir anarşist örgütlenmenin de- ğişmez temel kurallarını ifade etmemektedir. Fakat, devrimci bir örgütlenmenin dikkat etmesi gereken ve anarşist saflarda sıkça karşımıza çıkan birçok sorunu çözmemizde güçlü bir referans noktasıdır. Platformizm bize, devrimci bir örgütenmeye ulaşma konusunda çok anlaşılır bir takım ipuçları veriyor. İdeolojik, teorik ve pratik bir birlik anlayışını her türden reformcu ve uzlaşmacı çizgiden kopuşun temel dinamikleri olarak ortaya koyuyor. Bireylerin özgür iradesinden doğan kolektivizmi öngörüyor. Neyi, nasıl ve neden yaptığına ortak cevaplar ve- rebilmenin ve ortak bir gelecek özleminden hareketle sorumluluk ve özdisiplin anlayışlarının özgürlükçü bir mücadele açısından değerini gösteriyor. Böylece her vesileyle anarşistlerin üzerinde, sırtlarında taşıdıkları bir kambur misali duran “ör- gütsüzlük” hastalığına da anlamlı bir yanıtı ihtiva ediyor. Metin, Rusya’da yaşanan yenilginin gelecekte gelişmesi muhtemel bir baş- ka özgürlükçü devrimde tekrarlanmaması ihtiyacından doğmuştur. Bu yüzden yenilginin nesnel şartlarının değerlendirilmesi yanında, haklı olarak anarşistlerin eksikliklerinin giderilebilmesi kaygısını gütmektedir. Dolayısıyla anarşistlerin na- sıl örgütlenmesi gerektiğine ve onların nasıl daha etkin bir toplumsal güç haline gelebileceklerine dair genel bir takım rehber ilkeleri ifade etmektedir. Kitapçık, otoriter siyasetle herhangi bir uzlaşmanın değil, etkin devrimci faaliyet ile temel anarşist ilkeleri bütünleştirebilecek bir örgütlenmenin yaratılmasının yaşamsal zorunluluğuna işaret ediyor. Kitapçık kaleme alındığı 1926 yılı için olduğu gibi, bugün için de kusursuz bir program olarak algılanamaz. Kimi yetersizliklere sa- hip olduğu açıktır. Ortaya koyduğu düşüncelerin bazılarını yeterince açık ifade etmemiş olduğu için de sonuçsuz birçok polemiğin nedeni gibi görülebilir. Hatta bazı önemli konulara hiç değinmediğini dahi söylemek mümkün. Yazarlar, kaleme aldıkları bu broşürün bir tür “incil” olmadığını da sunuş bölümünde ifade ediyorlar. Bu tamamlanmış bir çözümleme ve programın kusursuz teorisi de değil. Yanlızca anarşistler arasında mevcut olan eksiklik ve hataların, devrimci bir dertle çözüle- bilmesi adına bir başlangıç noktası. Günümüzde gelişen anarşist eğilimlerin kendilerini varediş nedenlerini ve fa- aliyet anlayışlarını şöyle bir irdelemeye kalktığımızda, platformun ne kadar önemli bir tehlikeye işaret ettiğini ve önermelerinin bugün hala geçerli olduğunu fark etmemek mümkün değil. Bu yazının naçizane misyonu da, platformizmin anarşist mücadelede devrimci bir damarı temsil ettiği ve onu geliştirerek, gelecekte oluş- ması muhtemel mücadelelere ışık tutabilecek bir kaynak olduğunu vurgulamaktır. Platform’un bugünle ilişkisi konusunda şüphesi olanlar için ise söylenebilecek olan şey şudur; platformun temel düşünceleri bugün hala, mevcut birçok anarşist grup ve örgütlenmenin gündeminde bulunmaktadır. Kimi grup ve örgütler (Ne- fac veya WSM gibi) platform metnini kendi gelişim ve teorik yönelimlerinde asli referans noktası görürken, kimi yapılanmalar ise platform metninin eleştirisi ve reddi üzerinden kendini var etmektedir. Türkiye coğrafyasında gelişen anarşizm açısından bakıldığında, platform metninin yeterince irdelenmediğini ve ona ilişkin temel düşüncenin, metni otoriter bir anarşizme yol açmakla suçlayarak reddettiği şeklinde özetlenebilir. Fakat hem dünya ölçeğinde hem de anadolu coğrafyasında devrimci bir anarşist mücadele ve örgütlenmeden hala bahsediyorsak, platform metni bizler açısından son derece zengin bir miras ve geliştirilmesi elzem bir başvuru kaynağıdır.
| |
| | | | Ukrayna Devrİmcİ Hareketİ MahnovcŞcna (mahnovİst Hareket) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |