Yolumuz Devrim Yolu
Forumumuzdan daha iyi faydalanmak için ve bizlere destek olmak için lütfen üye olunuz..
Yolumuz Devrim Yolu
Forumumuzdan daha iyi faydalanmak için ve bizlere destek olmak için lütfen üye olunuz..
Yolumuz Devrim Yolu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortalLatest imagesKayıt OlGiriş yapZiyaretçi Defteri

 

 Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gmzgvn
Aktif Üye
Aktif Üye
gmzgvn


Kadın Mesaj Sayısı : 34
Yaş : 34
Nerden : Samsun
Kayıt tarihi : 27/02/09


Başarı Puanı Başarı Puanı:
Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da Imgleft8/8Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da Emptybarbleue  (8/8)

Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da Empty
MesajKonu: Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da   Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da EmptyCuma Şub. 27, 2009 10:06 am

Televizyonlardan bir dizi geçti. 1968 olaylarının kırkıncı yıldönümüyle de çakışınca, Hatırla Sevgili dizisi büyük ilgi topladı. Türkiye’de solun geçmişinin bir kesitini de anlatan dizi garip bir biçimde muhalefete moral verdi, anlatamadıklarının çok izlenen bir dizi sayesinde anlatılması solu neşelendirdi.
Solun geçmişi, özellikle Deniz Gezmişlerin idamı ve Mahir Çayan ve arkadaşlarının kahramanca bir eylemden sonra öldürülmesi solun anılarının gömülü olduğu bir kara kutu yarattı. Bu anıları eleştirmek, hele hele bir tv dizisinin yarattığı popülerlikle birleşince neredeyse imkânsız hale geldi.
Reddi miras yasaklandı. Marksizm, Çayanların tezlerine indirgendi. Mahir Çayan ve arkadaşlarının tezlerinin tarihsel kökenlerinin marksizmle alakasız olduğu, marksistlerin popülizm adını verdikleri bir geleneği temsil ettiklerini söylemek, tartışmak suç haline geldi. Bu tartışmada tüm popülistlerin ortak özelliği olan milliyetçi fikirlerin, birkaç örgüt ayrı tutularak, 1970’li yıllarda Türk solunun mücadelesinin vaz geçilmez ideolojik motiflerinden birisi olduğu görmezden geliniyor.
Komedi burada başlıyor. Çayan ve arkadaşları, 1970’lerde faşistlerle, devlet güçleriyle sokakta mücadele eden, çarpışan devrimciler, devrimci bir ruh halinin simgesi oldular. Bu devletin yıkılması gerektiğini, devleti yıkmak için parlementerist yöntemler dışında militan bir mücadele verilmesi gerektiğini gösterdiler. Bir ruh halini değiştirdiler. Tek başlarına değil, 1968 dünyasının değişen gücüyle birlikte.
Ama, fikirleri baştan aşağı yanlıştı.
Fikirleri, Lenin’in 1800’lü yılların sonunda tartıştığı Rus devrimci geleneğinin önemli akımlarından olan Narodniklerle doğrudan bağlara sahip. Lenin’in Narodniklere yönelttiği en önemli eleştiri, sosyalizmi kurmak için hangi toplumsal gücün eyleminin örgütlenmesine katılmak gerektiği konusunda popülistlerin yanlış yanıtlarınaydı. Narodnikler, köylülüğü devrimin toplumsal temeli olarak ilan ettiler ve köylülüğü harekete geçirmek için öğrenciler ve aydınların konspiratif örgütlenmelerine yaslandılar. Cahil köylü kitlelerini aydınlatmak, örgütlemek ve en iyi ihtimalle köylülerin kitle hareketine biçim vermek için tartışmalar ve mücadele “halkçılık” adı verilen bu hareketin omurgası oldu.
Türkiye’de 1970’ler boyunca radikal sol içinde yaşanan tartışma, bugün bakılınca içler acısıdır. Burjuvazinin bir kesiminden, köylülerden, öğrencilerden, hatta Kemalist ordudan ve tabii ki işçi sınıfından devrimci atılım bekleyenler arasında, alacalı bulacalı, bölük pörçük teorik temellere oturtulmaya çalışılan hararetli tartışmalar yaşandı. Kapitalist sistemi yıkma gücü taşıyan sınıfın hangi sınıf olduğu konusunda süren tartışmalar, örgütlü solun eyleminin popülist ve ikameci, yani kitle hareketlerinin yerine kendisini koyan eyleminin içeriğine doğrudan bağlıdır.
1970’lerin tradejisi, sadece binlerce devrimcinin yanlış fikirlere yaslanan bir politik mücadelede yaşamlarını yitirmelerinden kaynaklanmıyor. Bu kuşak, devrimci geleneğin çok cılız olduğu bir bölgede, bir yandan el yordamıyla, bir yandan sokakta mücadele ederek, işçi sınıfının arayışı içindeydi. İkameciydi, kendisini kurtarıcı sanıyordu, fikirleri çelişik bir toplamdı, toplumsal sınıflar arasında gerçek dışı ittifaklar arıyordu. İşçi sınıfını arayan bir kuşak olarak, o kadroların yapabileceklerinin sınırı vardı. Mücadele eden yanı başındaki sınıfı göremeyecek kadar şiddetle arıyordu işçi sınıfını. Ama taktığı gözlük, işçi sınıfını görmesini engelledi. Aynı anda hem stalinizmin hem de kemalizmin gözlüğüyle sınıf mücadelesine bakıldığında görülecek olan şey, sosyalizmin işçi sınıfının kendi eylemi olduğu değil, bir avuç devrimcinin kahramanca eylemi olduğudur.
O gözlükleri değiştirmenin çok zor olduğu bir dönemde yaşanan trajedinin, bugün aynen, aynı biçimlerle, o devrimcilerin isimlerinin arkasına sığınarak tekrarlandığında, bir komedi halini alması zorunludur. Komedyen değil de sosyalist olmak isteyenlerin 1970’lerin popülist geleneğinden hızla kopması ise diğer bir zorunluluktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hatırlasan da Olur Hatırlamasan da
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yolumuz Devrim Yolu :: Devrim Ve Sosyalizm :: Türkiye Devrim Tarihi-
Buraya geçin: