Morales’ten “faşist oligarklar”a karşı kararlı duruş…
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında bölge halklarına karşı başlattığı kanlı kıyımı sürdüren ABD emperyalizmi, Güney Amerika halklarının da başına musallat olmaktan geri durmuyor. Küba’nın yanısıra Venezüella, Bolivya gibi emekçilerden yana tutum alan yönetimlerin işbaşında olduğu ülkeleri de taciz eden savaş kundakçıları, işbirlikçileri aracılığıyla Evo Morales başkanlığındaki Bolivya’yı karıştıracak adımlar atıyor.
Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) lideri Morales’in emekçiler lehine bazı düzenlemeler yapması; örneğin enerji gibi temel sektörlerde kamulaştırma, kısmen de olsa toprak reformu gerçekleştirmesi vb. icraatları hem yağmacı kapitalistleri hem Washington’daki savaş kundakçılarını rahatsız etmektedir. Emekçiler lehine atılan adımlara katlanamayan karşı-devrimci burjuvazi, ABD’nin de desteğiyle Morales yönetimini sabote etme girişimlerini sürdürüyor.
Bilindiği üzere Amerikancı cephe, Morales yönetimi üzerinde basınç uygulayıp emekçiler lehine iş yapamaz duruma düşürmek için sık sık “özerklik” tehdidi savurmaktadır. Santa Cruz başta olmak üzere bu tehditleri savuran dört eyaletteki asalak kapitalistler, sömürü ve yağma düzeninde en ufak bir aksamaya tahammül etmek istemiyor. Washington’daki gangster şebekesinin desteğine dayanarak sergilenen bu küstahlık, yeni bir süreci fiilen başlatmış bulunuyor.
10 milyon civarındaki Bolivya nüfusunun dörtte birini oluşturan Santa Cruz eyaletinin yerel şefleri, özerklik referandumu gerçekleştirerek, saldırgan tutumlarını yeni bir evreye taşıdılar.
Morales yönetimine destek veren güçlerin boykot ettiği referandumda, güya seçmenlerin yüzde 80’i ayrılma yönünde tercih yapmış. Bu sonuçları değerlendiren eyaletin Amerikancı valisi Ruben Costas, sonuçların “cumhuriyet tarihinin en önemli olayı” olduğunu iddia etti. Oysa referandum kararı, Morales başa geçene kadar ırkçı uygulamalara maruz kalan yerlilerle yoksul Bolivyalılar lehine yapılacak düzenlenmelerin engellenmesi amacını taşıyor. Nitekim karşı-devrimci güçler referandum sonucunu kutlama konusu yaparken, bu küstahlığa karşı çıkan emekçiler ise referandum adı altında girişilen kışkırtmayı protesto ediyor. Bu arada aynı anda Santa Cruz’da sokaklara çıkan taraflar arasında çıkan çatışmalarda 20 kişinin yaralandığı bildirildi.
Santa Cruz’un küstah kapitalistleri, bölgenin enerji kaynakları gelirinden devletin aldığı payı azaltmak, soya plantasyonları ve sığır çiftliklerini toprak reformundan korumak istiyor. Bu arada az sayıda kapitalistin tekelinde bulunan geniş arazilerin topraksız yoksul yerlilere dağıtılmasını da engellemeyi uman karşı-devrimci güçler, sınıf çatışmalarının yeni bir evreye sıçramasını sağlayacak koşulları da hazırlıyor. Amazon bölgesindeki Beni, Pando ile doğal gaz zengini Tarija bölgelerinin de benzer referandumlar yapma hazırlığı içinde olmaları, sınıflar arası çatışma zeminini daha da pekiştirmesi kaçınılmaz görünüyor.
ABD destekli talancı kapitalistlerin bu pervasız girişimine sert tepki gösteren Evo Morales, bölgedeki oy verme işleminden sonra televizyonda yaptığı konuşmada, Santa Cruz’daki seçmenlerin yüzde 50’sinin referandumu boykot ettiğini ya da “hayır” oyu kullandığını belirterek referandumun yasadışı olduğunu ilan etti.
ABD işbirlikçisi kapitalistlerin girişimine karşı harekete geçen Morales, kendisinin başkan yardımcısı Alvaro Garcia Linera ile 9 eyaletin valilerinin görevde kalıp kalmayacağını belirlemek üzere ülke çapında bir referandum düzenleneceğini duyurdu.
Meclis tarafından alınacak kararla, 90 gün içinde ulusal bir referanduma gidileceğini ve halkın kimin görevde kalacağını ve kimin gideceğini kendisinin karar vereceğini belirten Morales, uzlaşma için her yolu denediğini ancak muhalefetin ülkeyi istikrarsızlaştırabilmek adına hiçbir fırsatı kaçırmadığını belirtti.
Hükümetinin bundan sonra anayasal düzenlemeler ve halkın çıkarı yönünde her türlü adımı atmaktan kaçınmayacağını da vurgulayan Morales, programlarını uygulama konusunda kararlı oldukları izlenimi yarattı.
Karşı-devrimcilerin emperyalistlerle suç ortaklığı içinde olduğuna da dikkat çeken Morales, “Şiddetten Amerikan imparatorluğu ile sivil toplum adını kullanan ama aslında taşla, sopayla, tüfekle kamuoyunu terörize eden faşist oligark gruplar sorumlu. Bolivya’yı dışardan hedef alan bu saldırganlık kıtayı kaygılandırıyor. İmparatorluğun bu politikası, hem Bolivya hem kıtaya ağır darbe...” diye konuştu.
Küba, Venezüella, Ekvador hükümetleri yaptıkları açıklamalarla Evo Morales’le dayanışmalarını dile getirirken, Bolivya ordusunun referandumu “toprak bütünlüğüne tehdit” diye nitelediği bildirildi. Belirtmek gerekir ki, Morales yönetiminin, burjuva devletin kurumlarına dayanarak bu saldırıyı püskürtmesi olası değil. ABD destekli saldırının üstesinden, ancak Bolivya işçi sınıfı ve emekçilerinin meşru-militan mücadele geleneğine dayanan bir direnişle gelinebilecektir.