Yolumuz Devrim Yolu
Forumumuzdan daha iyi faydalanmak için ve bizlere destek olmak için lütfen üye olunuz..
Yolumuz Devrim Yolu
Forumumuzdan daha iyi faydalanmak için ve bizlere destek olmak için lütfen üye olunuz..
Yolumuz Devrim Yolu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortalLatest imagesKayıt OlGiriş yapZiyaretçi Defteri

 

 Osman Yaşan Yoldaşcan

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
FiraT_58
Admin
Admin
FiraT_58


Erkek Mesaj Sayısı : 372
Yaş : 31
Nerden : İZMİR
Kayıt tarihi : 06/12/08


Başarı Puanı Başarı Puanı:
Osman Yaşan Yoldaşcan Imgleft100/47Osman Yaşan Yoldaşcan Emptybarbleue  (100/47)

Osman Yaşan Yoldaşcan Empty
MesajKonu: Osman Yaşan Yoldaşcan   Osman Yaşan Yoldaşcan EmptyC.tesi Ara. 06, 2008 3:18 pm

Osman Yaşan Yoldaşcan

(......-.1980)

Bir kale var Bağcılar'da. Kalenin içinden silah ve slogan sesleri duyuluyor. Dışını cehennem zebanileri çevirmiş, kusuyorlar tüm pisliklerini. Kıran kırana bir savaş yaşanıyor. Kalenin ne gösterişli burçları ne de onu koruyan topları var. İçinde tek kişilik bir ordu var. Savaş ne feodallerle köylüler arasında ne de mavi kanlı asillerle burjuvazi arasında. Bu savaş girdiği inşaatı kale haline getiren, proletaryanın temsilcisi yiğit komünist Osman Yaşar Yoldaşcan ile faşist diktatörlüğün kolluk kuvvetleri arasında. Bu savaş proletarya ile burjuvazi arasında.

Oysa bu yiğit komünist çok değil daha birkaç saat evvel yoldaşı ile birlikte bir arsada emekçilerin çocukları ile top oynuyordu. Bu çocuklara daha güzel bir gelecek bırakmak için mücadele ediyor, uğraşıyorlar. O gün top oynadıkları çocuklar şimdi ya üniversite çağındalar, ya da yaşamlarını kazanabilmek için bir işe girmiş çalışıyorlardı. Belki de yaşamları ile ilgili bir tercih yapıyorlardır. Belki özde bu tercih sömürüsüz, eşitlikçi, özgürlükçü bir toplum için savaşım ile düzen sınırları içinde rahat bir yaşam arasında yapılacaktır.

Oysa kalenin tek kişilik ordusu ve komutanı, yiğit komünist, tercihini 13 yıl önce yapmıştı. 1967 yılında 46 bin aday arasından üniversite sınavını birincilikle kazanarak ODTÜ'ye girmişti. Aile ortamından aldığı ilerici kişiliğinin, yükselen devrimci gençlik hareketi ile çakışmasının etkisiyle kendini ODTÜ'nün kaynayan kazanında buldu. Mitinglere, forumlara, eylemlere katılan bir sıra neferiydi. Aynı zamanda zeki ve başarılı bir öğrenci. Derslerine girmediği halde sınavlarından hep yüksek not alıyordu. Okulda katıldığı eylemliliklerden dolayı cezaevine girdi. Cezaevinden çıktığında sıra dışı bir uygulama ile girmediği sınavlardan geçirileceğini öğrendi. Hocaları Osman'ın şahsında bir bilim adamı gördükleri için, onun okula devam etmesini istiyorlardı. Onlara göre bu gençlik heyecanı elbet geçecekti. Osman'ın önünde burjuvazinin hizmetinde, rahat ama sınırlı bir yaşam vardı. Emekçi sınıfların yaşamlarını iyileştirecek çalışmalar yapamayacak, ömrü boyunca sömürenler daha fazla kâr etsin diye çabalayacaktı. Öte yandan bilimin ve bilim adamlığının ezilen sınıflara hizmet ettiği bir toplum ve bu toplumun yaşanmış deneyimleri vardı. Osman seçimini kendi ülkesinde sosyalizmi kurmak için mücadele etmekten yana yaptı. O tarihten sonra da yaşamı önder komünist olmaya doğru ilerleyen basamaklarla dolu oldu.

Bu kalenin ve tek kişilik ordunun komutanı 1974'lerde proletarya içinde örgütlenme çalışması yapmaya İstanbul’a geldi. Kısa bir süre içinde bölgede önemli fabrikalarda mevziler kazanıldı. Osman yorulmak nedir bilmeksizin çalışıyordu. Sadece işçi sınıfı içinde örgütlenme çalışması yapmakla yetinmiyordu. Baskı ve teknik işlerinden, anti-faşist mücadeleden, askeri eylemlerin örgütlenişinden ve bu eylemlere komuta etmekten, kitle gösterileri örgütlemeye kadar, irili ufaklı birçok işe koşturuyordu. Bu çalışma içinde yer almadan önce de çalışkan ve çok yönlü biriydi ama, çalışma, olumlu özelliklerini proleter disiplin ile pekiştirmesine hizmet etti. Proleterlerin yaşantısından farksızdı artık onun yaşantısı da. Sabah gün ağarmadan yola çıkıyor, gece geç vakitlere kadar yarı aç yarı tok dolaştığı halde bana mısın demiyordu. Yüksek temposu, şehit düşene dek böyle sürdü.

Grup yapısından, ML örgüte doğru dönüşmenin sancıları yaşanmaya başladı. O günlerde kitle mücadelesi yükselen bir grafik izliyordu. Mücadelenin taşıdığı en büyük zaaf ise öncü partinin olmayışıydı. Böyle bir dönemde komünist örgütün kurulmasının önemi büyüktü. Ve küçük burjuva zaaflarla araya net bir sınır çekilmeliydi. Geçici yol arkadaşları örgüt disiplinine ve yapısına ayak uyduramadıkları için dökülüyorlardı bir bir. Osman bu dönemde revizyonizmle araya net bir sınır çekilmesi için ML teorik bilgisini geliştiriyordu. Öte yandan devrimin ve örgütün çıkarlarına zarar veren tüm hataları sakınmadan eleştirdi. Bunu yaparken gelişmek isteyenlerin, önünü açıyor, onlara yardımcı oluyordu.

Bu kalenin ve tek kişilik ordunun komutanı daha 17 gün önce ilan edilen 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü'nün gelişini "gelecekleri varsa, görecekleri de var" diye karşılamıştı. Hemen o gün bir bildiri hazırladılar. Osman bildiriyi okuduğunda sevinçle yumruğunu sıkıp, havaya kaldırarak –sevindiği anlarda hep olduğu gibi– "Hücuuum" diye bağırdı, herhangi bir sorunla karşılaşılsa düşünür ve mutlaka bir çözüm yolu bulurdu. Kitabında moral bozukluğuna yer olmazdı, hayata iyimser bakardı. Yoldaşlarına da sürekli "hücum ruhu"nu vermeye çalışıyordu. 12 Eylül geldiğinde bir yandan örgütün cuntaya karşı direniş çizgisini yaşama geçirmeye çalışırken bir yandan da yeraltmı sağlamlaştırmak için uğraşıyordu. Dönemi kısa sürede kavramış ve ona uygun bir çalışmaya girmişti bile. 17 gün sonra da faşist diktatörlükle bu kalede birkez daha yüz yüze gelmişti. Örgütünün taktiğine uygun olarak savaşıyordu, çatışıyordu...

Savaş başlayalı 3,5 saat olmuştu. Bu sürede değişen tek şey kumandanın sloganları oldu. Saat 21:00'i gösteriyordu ki, ortalığı bir sessizlik kapladı. Düşman önce şaşırdı, sonra sevince boğuldu. Ne kadar da uğraştırmıştı bu "terörist" onları. "Kahraman" bir başkomiser kaleye doğru yaklaştı, aklı sıra gösteri yapacaktı. Bir anda kaleden yiğit komünistin bedeni belirdi, bir elinde silah, bir elinde bombası vardı. Bomba, başkomiserin üzerinde patladı ve bir el silah sesi duyuldu. Sonra faşist it sürüsünün silahlarından çıkan kurşunlar komünistin bedenini buldu.

Osman'ın kişiliğinde ölümsüzleşen sınıfsız ve sömürüşüz topluma olan inançtı, proletaryanın demir yumruğuydu faşizmin beyninde patlayan ve çığlık oldu suskunluğu yırtan, umut oldu yılgınlığı kıran, tohum oldu gelenek ağacına
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://forumydy.yetkinforum.com
 
Osman Yaşan Yoldaşcan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yolumuz Devrim Yolu :: Devrim Ve Sosyalizm :: Devrim Şehitleri-
Buraya geçin: